MUHTEREM'LE AFİYETLE 15 YAŞINDA!

Dün, Muhterem'le Afiyetle'nin doğum günüydü.

29 Haziran 2006 günü, kızımla birlikte büyük bir heyecan ve merak içinde Muhterem'le Afiyetle'yi açtık.

İlk yıl, pek çok arkadaşım gibi bende Türkçe olduğu için "Blogcu.com" adında blog sağlayıcısından yayın yaptım.

Blogger o günlerde alt yapı olarak İngilizce kullanıyordu, işin içinde acemilikte varken oradan hesap açmak istemedim.

1 yıl sonra Blogcu.com da sürekli sorun çıkmaya başladı.

Yazılarımızı yazamadık, resimleri yükleyemedik ve çok ağır işleyen bir hizmet almaya başladık.

O günlerde Blogger artık Türkçe seçenekli olunca, tabiri yerinde ise tası tarağı toplayıp şu an yayın yaptığım Google alt yapılı Blogger'e geçtim.

Blogcu da yazdığım bütün yazılarımı da buraya taşıdım.

İyi ki taşımışım, geçtiğimiz yıllarda Blogcu yayın hayatına son verdi ve bütün blog yazıları silindi gitti.

Bloglarımızı açtığımız ilk yıllarda sosyal medya yoktu.

O zamanlar forumlar vardı, millet forumlara üye olurdu, oradan fikrini veya düşüncelerini anlatır, yenilikleri paylaşırdı.

Sosyal medya icat olduktan sonra blog dünyasında her şey tepetaklak oldu.

Neden? derseniz;

Blog yazarlarının çoğu ilk zamanlar Facebook'da, daha sonra Instagram'da, en son You Tube da vakit geçirmeye ve paylaşımlar yapmaya başladı.

Bloglar teker teker terk edilip, kaderine bırakıldı.

Blog dünyasında eskilerden çok az kişi kaldık.

15 yıldır bu iş o kadar içime işledi, hayatımın bir parçası oldu ki, blog yazmadığım bir hayat düşünemiyorum.

Mevsim sebze ve meyveleri çıkınca heyecanla "ben bunlarla neler yapabilirim?" diye düşünmediğim "bunu alayım bir tarifte kullanırım" demediğim, farklı yemekler için tarif düşünmediğim, yeni tabak modellerine heyecan duymadığım, uyum ve sunum için heyecanla çalışmadığım bir hayatı düşünemiyorum.

Velhasıl;

Her sene yazdığım gibi; 

Rabbim ömür ve sağlık verdiği müddetçe, bizim evde yemek piştiği sürece buradayım, beklerim efendim😊

Hep birlikte daha nice senelere İnşaAllah!

"Afiyetle Kalın"

YOĞURTLU SU TERESİ

Havalar bir anda ısındı, bir kaç gündür özellikle öğlen ve sonrasında aşırı sıcak oluyor.

Sıcak havalarda da ağır yemekler değil, hafif yemekler, zeytinyağlılar, salatalar, yoğurtlu salatalar tercih ediliyor.

Bugünkü tarifim olan yoğurtlu su teresi salatası, bu sıcak havalar için çok iyi bir seçenek.

Su teresinin çiğ yenebilen güzel bir tadı var.

İsterseneniz salata olarak, isterseniz yoğurtlu olarak tüketebilirsiniz.

Daha önce tarifini verdiğim su teresini domates, soğan, peynir gibi malzemelerle bir araya getirip salata olarak hazırlamıştım.

Bugünkü hali ise klasik yoğurtlu salata, cacık kıvamında bir tarif.

İçindeki taze nane ve yoğurt ile oldukça ferah bir lezzeti oluyor.

SİYEZ UNLU ŞERİT POĞAÇA

Havalar ısındı, artık kimse evde vakit geçirmek istemiyor.

Pek çok kişi ya memleketine, ya tatile gitti.

Bulunduğu şehirden ayrılamayanlar da evinin yakınındaki yerlere gidiyor.

Bütün kış pandeminin, yasakların ve havaların soğuk olması sebebiyle evde kalmanın acısını çıkarıyoruz.

Evde kimse durmayınca, sayfa ziyaretleri de doğal olarak düşüyor.

Ziyaretçi sayısı düşünce bizde de yazı yazacak heves kalmıyor.

Bu sebeple sayfa güncellemelerin arası biraz uzadı.

TAZE ZERDEÇALLI, PİRİNÇ SALATASI

Bugün, taze zerdeçallı tariflerimin şimdilik sonuncusu olan pirinç salatasının tarifini vereceğim.

Bu salatayı zerdeçal kullanmadan da yapabilirsiniz, zerdeçal salataya hem renk hemde tat veriyor.

Ben pirinç olarak Basmati pirinç kullandım.

Basmati pirinç kolay kolay lapa olmayan, yapışmayan bir pirinç türü olduğu için bu tür salatalarda çok iyi oluyor. 

Pirinç zerdeçal sayesinde sarıya döndü, ayrıca mor ve turuncu havuç, kırmızı biber, salatalık turşusu, mısır, bezelye, dereotu derken ortaya cıvıl cıvıl renkleri olan bu salata çıktı.

Bu salatanın en güzel taraflarından biriside artan pilavı bu şekilde değerlendirebilmek.

1 gün önceden artmış pilavınız varsa, içine ekleyeceğiniz garnitür-yeşillik ve turşu gibi malzemelerle güzel ve doyurucu bir salata elde etmiş olacaksınız.

Eğer pilavınız bol tereyağlı ise 5 dakika kadar kaynatıp, süzün ve soğuk sudan geçirip öyle kullanabilirsiniz.

YULAFLI, KAKAOLU, İRMİK TATLISI

Son yıllarda fit tarifler çok popüler oldu.

Rafine şekeri hayatından çıkarmak isteyenler, şeker ihtiyacını karşılamak için alternatif malzemeler kullanmaya başladı.

Bu alternatif malzemelerle de farklı tarifler ortaya çıkmaya başladı.

Bugünkü tarifimi Instagram da fit tarifler veren "ece.eriten" sayfasında gördüm.

Tarifte yulaf, kakao, irmik, sütlü tatlı gibi pişiriliyor, tatlandırmak için bal kullanılıyor.

Eğer şekerle bir sıkıntınız yoksa bal yerine toz şeker kullanabilirsiniz.

Malzeme listesinde yulaf yazdığı için ben yulaf ezmesi kullandım, piştiği için hiç sıkıntı olmadı, sadece daha pütürlü bir yapısı oldu.

Pürüzsüz bir kıvam için yulaf ezmesi yerine, ununu kullanabilirsiniz.

İrmik miktarını tarifte verilenden bir miktar fazla koydum, tatlım daha koyu kıvamlı oldu.

Üzerine isterseniz kuru yemiş, hindistan cevizi veya damla çikolata serpebilirsiniz.

Bende fil dişi renginde damla çikolata vardı, kakaolu tatlının üzerinde daha iyi görüneceği için onu tercih ettim.

Mevsim çilek mevsimi olunca süslemede çilek tercih ettim, mevsimine göre muz-vişne-kivi de tercih edebilirsiniz.

GELİNCİK OTU KAVURMASI

Geçtiğimiz günlerde bu bahar pek çok otla tarifler hazırladığımı söylemiştim ya, işte o otlardan birisi de Gelincik otuydu.

Gelincik otunu uzun zamandır denemek istiyordum ama pazarda ot satan tezgahlara gelmiyordu.

Geçen ay tezgahta gelincik otunu görünce hemen aldım, tarifler hazırlayıp, resimlerini çektim.

Allah kısmet ederse gelincik otlu tarifleri zaman zaman buradan paylaşacağım.

Bu sefer gelincik otu buldum tariflerde kullandım ama gelinciğin çiçeği ile yapılan şerbetini ve reçelini yapmayı da çok isterim.

Bizim köye gittiğimiz günlerde gelinciklerin mevsimi geçmiş oluyor, bol bol toplayacak bir durum olmuyor.

İnşaAllah bol gelincikli bir zamanda gidip, şerbet ve reçel yapma imkanı da bulabilirim.