Muhterem'le Afiyetle 14 yaşında🎉🎉🎉
Hep birlikte bir yılı daha bitirdik çok şükür.
29 Haziran 2006 tarihinde açtığım blogum Muhterem'le Afiyetle aralıksız yayın yaparak çok şükür 14. yılına girdi 😍😍😍
İlk yıllarımız güzel geri dönüşler, muhteşem tıklanma sayıları, sayısız yorumlarla dolu yıllardı.
Sosyal medya denen oluşum hayatımıza girdiği anda her yıl giderek düşen bir trafik olmaya başladı.
Sosyal medya (Instagram, Facebook, Pinterest, v.s) olmazsa olmazlardan oldu.
Beni blogdan takip edenlerin talepleri sebebiyle Instagram ve Facebook hesabı da açtım.
Fakat o tür oluşumlar çok fazla vakit isteyen, sürekli insanlara kendinizi-yaptıklarınızı beğendirmek zorunda olduğunuz (en azından bana öyle geliyor) bir mecra haline geldi.
Ben kimseden beni takip etmesini bile isteyemezken, tutup "gönderimi beğenin-yorum yapın, hiç olmazsa bir emoji yollayın" diyemem.
Bu sebeple 1 yıldır Instagram ve Facebook da yokum, hesaplarımı güncellemiyorum.
Zaten sosyal medyayı sadece bloglarımda yazdığım yazıları duyurmak için kullanıyordum.
Benim için şu anda sadece burası ve Pinterest var.
Blog dünyası her zaman ilk göz ağrım olarak ilk sırada oldu.
Pinterest ise blog sahibi olanları çok memnun eden bir oluşum.
Tariflerinizi, yazılarınızı pinleyen (kaydeden) Pinterest kullanıcısı, sizin yazınızı sizin blogunuza gelerek okuyor-ulaşıyor.
Bu da size trafik sağlıyor, daha çok kişiye ulaşıyorsunuz.
Bazı günler, ististiklerde Google aramalarından daha çok Pinterest'ten ziyaretçi akışı olduğunu görüyorum.
Blog yazan herkesin tek bir amacı var, yazdıklarımı daha çok kişi okusun, daha çok kişiye ulaşabileyim.
Bu sebeple bloglarımıza değer veren, bize trafik sağlayan sosyal medyayı daha çok seviyoruz.
Geçtiğimiz sezon benim için gayet güzel başladı, rutin bir şekilde tariflerimi belli aralıklarla yayınlamaya devam ettim.
Fakat 2020 yılına girdikten sonra başlayan, ülkemizin yaşadığı felaketler (deprem, şehitlerimiz, çığ felaketi) derken, Korona virüsün tüm dünya ile birlikte bizi de etkilemesinin verdiği huzursuzluk, moral bozukluğu yüzünden yılbaşından itibaren oldukça verimsiz bir dönem geçirmiş oldum.
İnşaAllah bundan sonraki süreçte bu sıkıntılardan kurtuluruz.
Yine eskisi gibi ailelerimiz, sevdiklerimizle birlikte bir arada güzel günler geçiririz.
Her yıl olduğu gibi bu yıldönümü için, bir yıl içinde yayınladığım tariflerden seçerek kolajlar oluşturdum.
Her yıl yazdığım gibi;
Rabbim ömür ve sağlık verdiği müddetçe,
bizim evde yemek piştiği sürece ben buradayım, beklerim efendim 😊
Hep beraber daha nice uzun yıllara İnşaAllah!
"Afiyetle Kalın"
29 Haziran 2020 Pazartesi
25 Haziran 2020 Perşembe
SARI KİRAZ REÇELİ
Önceki yazıda bahsetmiştim, Korona virüs sebebiyle uygulanan seyahat yasağı kalkınca bizde eşimle birlikte köydeki evimize geldik.
Burada günler İstanbul'da ki kargaşa ve kalabalığa bakarak daha güzel ve sakin geçiyor.
Yıllardır iş güç derken yaz ortasında geldiğimiz için bahçe yapma imkanımız olmuyordu.
Bu yıl eşim abisine bizim içinde küçük bir bahçe yapmasını rica etti.
Bizim geldiğimizde bahçede sebzeler ekilmişti.
Biz sulama, çapalama, yabani otlarını temizleme, gübre verme, birde domates-salatalık gibi sebzelere sırık dikme gibi işleri yapıyoruz.
Birde diğer bahçede 45-50 adet kadar çileğimiz var.
Çileklerinde sulanması, yabani otlarının temizlenmesi, toprağının çapalanması var.
Birde çilekler yerlere sürünmesin diye bez iple bağlamak, demet yapmak gerekiyormuş, onu yaptım.
Ben köy ve bahçe işlerini hiç bilmiyorum.
Eşim çocukluğundan hatırladığı kadarı ile "annem böyle yapardı" diye arada fikir veriyor.
En çokda bahçeyi hazırlayan yengemize soruyoruz, o bizi "şimdi bunu yapacaksınız, şimdi şunu yapacaksınız" diye yönlendiriyor.
Şu bir gerçek ki bahçe işleri çok güzel, insanı rahatlatan şeyler olsa da çok yorucu ve vakit alan işler.
İlk günlerde eğilip kalkmaktan, kas ağrıları yaşadım.
Sürekli yapmaya başlayınca bünyem alıştı.
Bütün kış ve bahar İstanbul'da evin içinde kalınca da iyice hamlaşmışız.
Bir fırsatını bulursam buradaki günlerimizle ve küçük sebze-çilek bahçemizle ilgili bir yazı hazırlayacağım.
Burada günler İstanbul'da ki kargaşa ve kalabalığa bakarak daha güzel ve sakin geçiyor.
Yıllardır iş güç derken yaz ortasında geldiğimiz için bahçe yapma imkanımız olmuyordu.
Bu yıl eşim abisine bizim içinde küçük bir bahçe yapmasını rica etti.
Bizim geldiğimizde bahçede sebzeler ekilmişti.
Biz sulama, çapalama, yabani otlarını temizleme, gübre verme, birde domates-salatalık gibi sebzelere sırık dikme gibi işleri yapıyoruz.
Birde diğer bahçede 45-50 adet kadar çileğimiz var.
Çileklerinde sulanması, yabani otlarının temizlenmesi, toprağının çapalanması var.
Birde çilekler yerlere sürünmesin diye bez iple bağlamak, demet yapmak gerekiyormuş, onu yaptım.
Ben köy ve bahçe işlerini hiç bilmiyorum.
Eşim çocukluğundan hatırladığı kadarı ile "annem böyle yapardı" diye arada fikir veriyor.
En çokda bahçeyi hazırlayan yengemize soruyoruz, o bizi "şimdi bunu yapacaksınız, şimdi şunu yapacaksınız" diye yönlendiriyor.
Şu bir gerçek ki bahçe işleri çok güzel, insanı rahatlatan şeyler olsa da çok yorucu ve vakit alan işler.
İlk günlerde eğilip kalkmaktan, kas ağrıları yaşadım.
Sürekli yapmaya başlayınca bünyem alıştı.
Bütün kış ve bahar İstanbul'da evin içinde kalınca da iyice hamlaşmışız.
Bir fırsatını bulursam buradaki günlerimizle ve küçük sebze-çilek bahçemizle ilgili bir yazı hazırlayacağım.
18 Haziran 2020 Perşembe
MANTARLI, HİNDİ GÖĞÜS
Yine kısa bir aradan sonra merhaba 😊
Bu yıl Korona virüsün verdiği huzursuzluk sebebiyle yeterince tarif ekleyemesemde, burayı güncel tutmaya çalışıyorum.
Bu yazıyı size Kastamonu Çatalzeytin'de bulunan evimizden yazıyorum.
Seyahat yasaklarının kalkmasından sonra 15 gün önce eşimle birlikte memleketimize geldik.
İstanbul'da 3 ay süren kabus gibi ev karantinasından sonra burası tam anlamı ile Cennet gibi geldi.
Buraya gelince iş güç, yerleşme telaşları derken buraya yazı yazmaya fırsatım olmadı.
Birde burada ne yazık ki internet büyük sorun.
Bu yazıyı telefonumun mobil bağlantısı ile yazıyorum, ne yazık ki çok fazla kapasitesi yok.
İnternetim olduğu sürece, yazı yazmaya fırsatım olduğu sürece burayı güncellemeye çalışacağım.
Bu yıl Korona virüsün verdiği huzursuzluk sebebiyle yeterince tarif ekleyemesemde, burayı güncel tutmaya çalışıyorum.
Bu yazıyı size Kastamonu Çatalzeytin'de bulunan evimizden yazıyorum.
Seyahat yasaklarının kalkmasından sonra 15 gün önce eşimle birlikte memleketimize geldik.
İstanbul'da 3 ay süren kabus gibi ev karantinasından sonra burası tam anlamı ile Cennet gibi geldi.
Buraya gelince iş güç, yerleşme telaşları derken buraya yazı yazmaya fırsatım olmadı.
Birde burada ne yazık ki internet büyük sorun.
Bu yazıyı telefonumun mobil bağlantısı ile yazıyorum, ne yazık ki çok fazla kapasitesi yok.
İnternetim olduğu sürece, yazı yazmaya fırsatım olduğu sürece burayı güncellemeye çalışacağım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)